UĞUR ULUSOY: GÖÇEBE RENKLER
1984 yılında Oberhausen Almanya´da doğan Uğur Ulusoy, on yaşından beri hayalini kurduğu Technische Universität Braunschweig, Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. Aktif olarak mesleğini icra etmesinin ardından 2013’te Hochschule für Bildende Künste Braunschweig’da Industrial/Transportation Design MA eğitimi tamamladı. Norbert Bisky, Hartmut Neumann ve Franz Ackermann gibi güncel sanat dünyasındaki önemli isimlerin öğrencisi olan Ulusoy, farklı üniversiteler ve şehirler arasında dokuduğu mekiğin sanatsal üretimi için ayrıca ilham verici olduğuna değiniyor. Süreçle beraber göçebe bir hayata adapte olan sanatçı, yaklaşık üç senedir bu şekilde yaşamını ve üretimlerini sürdürüyor. 2019 yılı Şubat ayında Hans-Purrmann Förderpreis ödülünü kazanan ve aynı yılın sonunda Almanya’daki önemli güzel sanatlar ödüllerinden biri olan “Kunstpreis Junger Westen”a layık görülen sanatçı böylece Kunsthalle Recklinghausen’nin koleksiyonuna altı eserini katmış oldu.
Ilk solo sergisini Şubat 2020’de Düsseldorf’ta Setareh X Galerisi ile gerçekleştiren ve o zamandan beri galeri temsiliyetinde bulunan Ulusoy, Eylül 2022’e kadar Basel’de kalmayı planlıyor. Sanatçı önümüzdeki dönemde Temmuz-Ağustos arası Atelier Mondial’da rezidans programına katılacak. Eylül-Kasım arasında ise Martch Art Project’in Martch Studio sanatçısı olarak rezidans programına katılmak adına Ayvalık’a gitmeye hazırlanıyor. Yoğun bir 2022 programı olan sanatçının yıl sonuna doğru Kunstverein Wolfenbüttel’de “Lass uns gehen” adlı bir solo sergisi de gerçekleşecek. Ayrıca Ulusoy’un eserleri geçtiğimiz ay Akarteler’de gerçekleşen Istanbul Artweeks’te İstanbullu sanatseverlerden oldukça ilgi gördü.
Hayatı boyunca birçok şehirde yaşamış, göç etmiş bir Türkiyeli-Almanyalı olan Ulusoy aslında tam bir dünyalı. Çocukken kalabalık ailesinin minibüsüyle, Almanya’dan Türkiye’ye tatile gelmesiyle ile başlıyor bu göçebelik durumu. Bununla beraber sanatçının yaşadığı her yerin, kimliğine ve sanatına olan büyük etkisi eserlerinde de açıkça görülüyor. Türk, Kürt, Azeri kökenli hayatının bir kısmını İspanya’da geçiren ve şu an Basel’de yaşayan Uğur Ulusoy, kendisine aktarılan kültürel melezlik ve çeşitlilik mirasını sanat pratiğinin merkezine yerleştiriyor. Çok yönlü pratiğini ressam, mimar ve tasarımcı kimliklerine borçlu olan sanatçı üretim tekniğinde akrilik, pastel, yağlı boya gibi geleneksel malzemeleri sprey boya, pigmentleri lateks ve kumaşlarla harmanlıyor. Bu üretim süreci, sanatçının özgürlükçü, eşit ve adil ütopik bir dünya tahayyülü bağlamında şekillenir/somutlaşır. Bu ütopyada kapsayıcı bir melezliğin var edilebilir olduğuna inanıyor ve inandırmaya çalışıyor Ulusoy. Uğur Ulusoy herhangi bir eskiz ve “hazır” görsel üzerinden üretim yapmıyor. Tuvale, duvara kullandığı medyum her neyse direkt ona temas ederek çalışan sanatçı için etken olan asıl şey o anki modu, hisleri, düşüncelerini destekleyebilecek müzik ve yalnızlık. Sanatıyla yalnız kalma durumunun onu oldukça beslediğine inanan Ulusoy, “içimdeki o sesli ve hayat dolu çocuğu dışarı vurarak eserlerimi şekillendiriyorum.” diyor.
Uluslararası tanınırlığı olan üretken ve başarılı isim, bizce Türkiye’de de takipte kalınması gereken sanatçılardan.
01.05.2022