Resimlerinde soyut yüzeyin ortasına yerleştirdiği küçük kadın ve çocuk figürleriyle ataerkil toplumdaki “kadın” statüsünü eleştiren Ceyda Hüseyinoğlu, “Bir sanatçı ve bir kadın olarak toplumsal meselelerle ilgili çok fazla kaygım var ama en çok kadın cinayetleri konusu bende büyük bir tiksinti ve öfke yaratmakta,” diyor.
Ceyda Hüseyinoğlu, 1980 yılında İstanbul’da doğdu. 2013 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünden mezun oldu. Mezun olduktan hemen sonra kendi atölyesini açarak, çalışmalarına atölyesinde profesyonel olarak devam eden genç sanatçı akabinde ikisi uluslararası olmak üzere birçok karma sergiye katıldı.
2015 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından renk uzmanlığı görevine getirilerek, sosyal sorumluluk projesi kapsamında, İlköğretim okullarında öğretmenlere ve öğrencilere gönüllü olarak temel sanat ve tasarım dersleri verdi. Söz konusu dersler sanatçının üslubunu oluştururken önemli rol oynadı. Bauhaus ekolünü üzerine çalışan sanatçı, resimlerindeki soyut alt yapıyı kurgularken, bu ekolün referanslarını kullanır. Eserlerinde zaman, mekan ve bellek kavramından uzak boşlukta asılı figürler ile yarattığı kompozisyonlar çağdaş bir kurguya işaret eder. Kompozisyonun ortasına yerleştirilmiş küçük kadın ve çocuk figürleri, ataerkil toplumdaki “kadın” statüsünü eleştirirken aynı zamanda tarihten günümüze uzanan bu kimliksel ölüm-kalım savaşını ve her türlü eşitsizliği farklı perspektiflerden izleyiciye aktarmayı amaçlamakta. Büyük resmin tam ortasında yer alan küçük tek başına figürler aslında evrende kapladığımız küçük etkisiz alana işaret eder.
Hüseyinoğlu, bu türden kompozisyon kurgusunun alt yapısını geometrik soyut sanatın öncülerinden ressam ve sanat teorisyen Maleviç’in düşünce biçimi ile oluşturur. Nesneyi ağırlığından kurtarma çabasında olan sanatçı, soyut resmin tam ortasına küçük bir figür koyarak oldukça başarılı bir biçimde gayesine ulaşır. Böylelikle sanatçı; gelenekle günceli hem teknik alt yapıda hem de konu bazında organik bir biçimde harmanlamış olur. Kendi deyimiyle sanatçı “soyutun gerçekçiliği kucaklamasını” sağlar. Hüseyinoğlu, konu ve kurguda “İdealist Platon’un göğü gösteren ve öğrencisi realist Aristotales’in yeri gösteren parmağı” imgesinin kendisini çok etkilediğini belirtiyor. Sanatçı, birçok eserinin alt metnini bunun üzerine oturtarak, yani yaratıcılık ve akılcılığı dengede tutarak üretimini gerçekleştirir. Toplumda fırsat eşitliğini savunan sanatçının en önemli mottosu “Denge” ve bu nedenle de bu resimlere/seriye “Denge” adını vermiş.
“Bir sanatçı ve bir kadın olarak toplumsal meselelerle ilgili çok fazla kaygım var ama en çok kadın cinayetleri konusu bende büyük bir tiksinti ve öfke yaratmakta… Sanatta tasadan yola çıkarak tasarım gerçekleşmektedir.” diyerek kendini ifade eden Hüseyinoğlu, gözle görünmeyeni, kendine has kurguladığı kompozisyon kurgusu/Dengesi ile görünür kılıyor.
Eserlerinde soyut yüzeylerdeki gerçekçi figürlerle sürrealizme gönderme yapan sanatçı, geometrik öğeleri de kullanmasıyla resimlerini hibrit olarak değerlendiriyor. Figürlerde naif bir anlatım ve izleyeni içine çeken bir göz teması mevcut. Rengin büyüsüne kapılıp gelen izleyici, resmin karşısına geçtiğinde figürle kurduğu göz teması ile adeta resmin içine girip kendi hikayesini yaratıyor. Sanatçı, resimlerinde izleyene kendi hikayesini yaratmasına olanak sağlayacak bir açık nokta mutlaka bırakıyor.
Amatör ruhunu kaybetmeden üretimine devam etme hedefinde olan Ceyda Hüseyinoğlu, takipte kalınması gereken genç sanatçılardan.